6 Şubat 2023’te gerçekleşen deprem; Kahramanmaraş, Hatay, Diyarbakır, Adıyaman, Gaziantep, Şanlıurfa, Malatya, Osmaniye, Kilis ve Adana başta olmak üzere bölgedeki illerde altı binin üzerinde binanın yıkılmasına binlerce insanın ölümüne sebep olmuş ve milyonlarca insanın yaşamını doğrudan etkilemiştir. Depremin gerçekleştiği iller mülteci ve göçmen nüfusun yoğun olarak yaşadığı şehirlerdir. İlk günden itibaren basına yansıyan haberler, ulaştığımız veriler, afet bölgesinden yapılan doğrudan aktarımlardan edindiğimiz bilgiler ve sahada yapılan gözlemler doğrultusunda; göçmenlerin arama-kurtarma çalışmaları sırasında ayrımcılığa maruz bırakıldıkları, su, yemek, erzak, ısınma, barınma ihtiyacına yönelik bölgeye ulaştırılan yardım malzemelerinden eşit şekilde faydalanamadıkları ve nefret söylemleriyle yağmacı olarak hedef gösterildikleri için yardım istemeye dahi çekinir hale geldikleri tespit edilmiştir. Deprem bölgesindeki Geri Gönderme Merkezlerindeki ve Geçici Barınma Merkezlerindeki göçmenlerin temel ihtiyaçlarına erişip erişmedikleri hususu kamuoyu nezdinde açıklığa kavuşturulmamıştır. Deprem bölgesinde yaşayan ve bulundukları şehirleri terk etmek zorunda kalan göçmenler ise Göç İdaresi ile AFAD’ın birbiriyle çelişen düzenlemeleri arasında sıkışmakta ve ulaştırma şirketlerinin ırkçı, ayrımcı uygulamaları nedeniyle depremden etkilenenlere sunulan tüm imkanlardan mahrum bırakılmaktadır.

Mevcut sistemdeki kaçınılmaz çürümüşlük ve bilimsel gerçekliği yok sayan rant ağları nedeniyle hiçbir zaman yerine getirilmiyor olsa da devletin görevi; afet yaşanmadan önce muhtemel zararları öngörüp önleyici tedbirler almak, yaşandıktan sonra ise mekanizmaları hızlıca harekete geçirerek afet bölgesine zamanında ulaşıp mekanizmaları doğru yönetmektir. Deprem sonrasındaki müdahale yetersizliği ve afet bölgesine gerekli yardımın ulaştırılması konusunda tarihe geçecek bir beceriksizliğe imza atan siyasal iktidar; imar suçlarına göz yumduktan sonra kadere sığınarak, birkaç müteahhit tutuklayarak, enkaz altındaki insanların paylaşım yaptığı uygulamaları bant daraltmayla devre dışı bırakarak, durumun vehametini anlatıp eleştiren halkı gözaltına alarak ve yaygınlaştırdığı işkence görüntüleri ile öfkeyi göçmenlere doğru kanalize ederek basiretsizliğini örtmeye çalışmaktadır.

Göçmenleri daima pazarlık unsuru olarak gören siyasal iktidarın ırkçı, ayrımcı, ikiyüzlü politikaları ve Zafer Partisi gibi göçmen düşmanlığını körükleyen ırkçı odakların biriken öfkeyi iktidardan çekip farklı yöne kanalize etmek için dolaşıma soktuğu asılsız haberler doğrultusunda göçmenler kaderine terk edilmiş ve temel ihtiyaçlarını kendi başlarına gidermek zorunda bırakılmıştır. İlkesiz basın kuruluşlarının ve sosyal medyadaki bazı göçmen düşmanı odakların yaygınlaştırdığı provokatif haberler neticesinde deprem bölgesindeki sosyal yıkım derinleşmekte ve göçmenler kriminalize edilmektedir. Göçmenlere yöneltilen nefret körüklendikçe durum boyut değiştirmekte ve bahsi geçen suçlara dair iddialar göçmenlerin tümünü hedef göstermek için araçsallaştırılmaktadır.

Göçmen ya da buralı fark etmeksizin; devletin hiçbir kurumunun ve AFAD’ın ulaşmadığı deprem bölgesindeki kaotik süreçten istifade etmeye çalışanların her afette ortaya çıkacağı bariz bir gerçekliktir fakat faillerin hepsinin göçmen olduğunu ortaya atmak akıl tutulmasıdır. Hukuk güvenliği ilkesi hiçbir koşulda askıya alınamaz. Afetler ve olağanüstü haller temel hakların ihlal edilmesine gerekçe teşkil etmez. Bilgilerin netleşmesinin mümkün olmadığı koşullarda yağma, hırsızlık ve sair suçların işlendiği sırada yakalandığı iddia edilen herkesin usule yasaya uygun biçimde yargılanmaları sağlanmalı ve koşullar ne olursa olsun işkencenin insanlık suçu olduğu herkesçe vurgulanmalıdır. İşkence ve kötü muamele suçunu işlediğini tespit ettiğimiz bütün failler hakkında suç duyurusunda bulunduğumuzu ve tespit ettikçe devam edeceğimizi tüm kamuoyuna bir kez daha bildirmek isteriz. Bölgedeki tüm insanlar tarifsiz bir travma yaşamış ve günlerdir boğuştukları yoksunluk hissi, öfke ve sefalet nedeniyle hayati öneme sahip ihtiyaçlarını karşılamak bir insanlık mücadelesi haline gelmiştir. Kaldı ki devletin bölgede dağıtımı sağlayamadığı sabittir ve depremden etkilenen herkesin ihtiyaç duyduğu ürünü alması meşrudur. Bu süreçten istifade eden esas hırsız, deprem sonrasında temel gıda, battaniye, ısıtıcı gibi ürünlerde, çevre illerde insanların barınmak için sığındığı otellerde fahiş fiyat artırımları yapıp sonra da bölgeye bağış yaptığını iddia eden ve yıllardır halkın emeğini sömüren sermayedir.

Depremin yarattığı sosyal yıkımın ortasında göçmenleri ve onların hayatta kalma çabalarını kriminalize edenler açıkça halkı kin ve düşmanlığa teşvik suçunu işlemektedir. Göçmenlerin ve mültecilerin kasten işlenen bu suç doğrultusunda hedef gösterilmesi, toplumun her kesiminde afet neticesinde doğan sorunlar karşısında biriken öfkenin yanlış yere kanalize edilmesinin ve siyasal iktidarın sorumluluğunun kamufle edilmesinin yöntemlerinden biri olarak işlev görmektedir. Yaşadığımız afetin neticelerinden doğan sorumluluk göçmenlere yüklenerek siyasal iktidar başta olmak üzere gerçek failler ve suç ortakları gizlenmekte ve kamuoyu nezdinde öfkenin muhatabı değiştirilmeye çalışılmaktadır. Mevcut durum, afet öncesinde binbir türlü hak ihlali, yoksulluk ve zorlukla boğuşan mülteciler dâhil olmak üzere statüsü fark etmeksizin tüm göçmenleri afet sonrasında her açıdan daha da zorlaşan yaşamlarında içinden çıkılmaz bir ayrımcılık ve şiddet döngüsüne sıkıştırmaktadır.

Sığınma ve iltica bir insan hakkıdır. Afet sonrasında yaşadığımız krizin, sosyo-ekonomik sorunların, işsizliğin asıl sorumluları gizlenirken, bu politikaların sonucunda içinde bırakıldıkları cendereden zorlukla kurtularak hayatta kalan göçmenler düşman haline getirilemez. Üzerimize yıkılan; faşist ve neo-liberal bir iktidarın enkazıdır. Enkazı kaldıran halkların dayanışması ve ezilenlerin inceliği olacaktır. Bu süreçte hedef gösterilen, işkence ve kötü muameleye maruz kalan, temel haklarına erişemeyen tüm göçmenlerin yanında olacağımızı, tespit ettiğimiz tüm failler hakkında suç duyurusunda bulunduğumuzu ve etkin soruşturma için takipçisi olacağımızı, ırkçılığa, ayrımcılığa, göçmen düşmanlığına karşı mücadelemizi sürdürerek göçmenlerin gönüllü avukatlıklarını üstleneceğimizi bildiririz.

Çağdaş Hukukçular Derneği