1974 ÇAĞDAŞ HUKUKÇULAR DERNEĞİ 2. OLAĞAN GENEL KURULU

25-26 MAYIS 2024

SONUÇ BİLDİRGESİ

2016 yılında OHAL KHK’sıyla kapatılan derneğimizin bitirilemeyeceğini ilan ederek fiili mücadelemizi sürdürmüş ve güncel ihtiyaçlarımız doğrultusunda 1974 ÇHD olarak yeniden kurulduğumuzu ilan etmiştik.

Kapatmayla bizi susturabileceğini zanneden siyasal iktidara karşı en güçlü cevabı, mücadelemizi kesintisiz olarak sürdürerek vermiştik. Mahkûmiyet kararları, tutsaklıklar ve çeşitli baskılarla mücadelemizi durdurmaya çalışan iktidara bugün de cevabımızı 2. Olağan Genel Kurulumuzu, 50 yıllık tarihimizi ve geleneğimizi sahiplenerek gösteriyoruz.

En gencimizden en kıdemlimize, ÇHD geleneğini sahiplenen üyelerimizle büyük bir coşku ve kararlılıkla hem geçmiş dönemimizin muhasebesini hem de gelecek döneme ilişkin hedeflerimizi ve mücadele yöntemlerimizi kolektif akılla tartıştık. Şüphesiz eksiğimiz yahut boş bıraktığımız alanlar olmuşsa da mücadelemizin hem ülkede hem de uluslararası çapta ne kadar kıymetli ve güçlü bir etki bıraktığını bir kez daha gördük.

Derneğimizin 50. mücadele yılını kutlarken Halit Çelenk’lerden Niyazi Ağırnaslı’lara, Fuat Erdoğan’lardan Ebru Timtik’lere bugüne kadar biriktirdiğimiz tüm değerler, derneğimizin her bir üyesinde hala yerini korumaktadır. Bu genel kurulumuzda da biriktirdiğimiz değerlere sahip çıkarak ve bu değerleri aşarak mücadeleyi yükseltme kararlılığımızı bir kez daha ortaya koyduk.

ÇHD’yi susturmak ve durdurmak için yargıyı bir sopa olarak kullanmaya çalışan ve genel başkanımızı, yöneticilerimizi ve üyelerimizi tutsak eden muktedirler, saldırılarına devam etse de biz yoksulların, ezilenlerin, kadınların, öğrencilerin, yerinden edilenlerin savunmanlığını yapmaya devam edeceğiz.

Bu kapsamda genel kurulumuzda sunulan ve eksik bıraktığımız ve daha da büyütmekle yükümlü olduğumuz mücadele alanlarına dair tebliğlerin kısa bir özetini, bundan sonraki süreçte yol gösterici olması açısından sonuç bildirgemizde paylaşıyoruz.

ÇHD, bir avukatlık pratiğinin adıdır. Önümüzdeki süreçte, ÇHD’nin on yıllar içerisinde emek emek geliştirdiği bu avukatlık geleneğinin yeni döneme taşınması tüm üyelerin asli görevi olmalıdır. ÇHD, teknik hukukçuların değil, hukuku araç eden mücadele işçisi avukatların örgütüdür. Bu bilinçle önümüzdeki dönemde aşağıdaki başlıkların ÇHD’nin temel gündemleri arasında yer alması gerektiği açıktır;

  • ÇHD, Olağan Genel Kuruluna, tutsak edildikleri için sevgili genel başkanımız Selçuk Kozağaçlı’dan ve yine çok değerli üyelerimiz Behiç Aşçı, Aytaç Ünsal, Aycan Çiçek, Nazan Betül Vangölü Kozağaçlı, Seda Şaraldı, Didem Baydar Ünsal, Şüheda Ronahi Çiftçi, Özgür Yılmaz, Süleyman Gökten, Barkın Timtik, Oya Aslan ve Engin Gökoğlu’dan fiziksel anlamda yoksun olarak gitmiştir. Geçen bu süreçte, Selçuk Kozağaçlı ve Barkın Timtik için mahkûmiyet kararları kesinleşmiş ve tutsak meslektaşlarımız hem hükümlü hale gelmişler hem de avukatlık faaliyetleri gasp edilmiş durumdadır. ÇHD’nin dün, bugün ve yarın, en temel gündemlerinin başında tutsak edilmiş, rehin alınmış meslektaşlarının özgürlüğü gelmek zorundadır, gelecektir. Tutsak meslektaşlarımızın özgürlüğü için etkili eylemler örgütlemek ve aynı zamanda onların özgürlüğü için de önemli olduğu üzere toplumsal muhalefetin güçlenmesi için yukarıda sayılan gündemlerde de etkili bir çalışma tarzı benimsemek ÇHD açısından kaçınılmazdır. Son tutsak yoldaşımız, üyemiz özgürlüğüne kavuşana kadar “Tutsak Avukatlara Özgürlük” şiarından bir adım dahi geri atılmamalıdır. Haksız tutuklamaların ve mahkûmiyet kararlarının ortadan kaldırılması, mücadelemizin ayrılmaz bir parçası olmaya devam edecektir. Bu doğrultuda tutsak genel başkanımız Selçuk Kozağaçlı genel kurul irademizin oy birliği ile Onursal Başkanımız olarak seçilmiştir.

 

  • ÇHD, işçi sınıfına yönelen tüm saldırılar karşısında sınıfın ve emeğin yanında saf tutmaya devam edecektir. Krizin faturasının işçi sınıfına değil, sermayedarlara kesilmesi gerektiği çok açıktır. Kanunlara ve mahkeme salonlarına indirgemeyen işçi sınıfının tüm hak arama mücadelesinin meşruiyetine inanır bu temelde dayanışma içinde olur, birlikte mücadele eder. Devletin ve sermayenin işbirliğiyle gerçekleşen Soma, Ermenek ve Amasra katliamlarında adalet arayışında, Lezita, Agrobay ve tüm direniş alanlarında, grev yasaklarına karşı mücadelelerde, güvenlik soruşturmaları eliyle sınıfa yönelik tüm saldırılarda işçi sınıfının kalbinin attığı, işçi sınıfının canının yandığı, işçi sınıfının ayağa kalktığı her yerde, onlarla omuz omuza olmaya devam edecektir. Bu hususta ÇHD’nin yerinin, ezilen ve sömürülen işçi sınıfının yanı olduğunun, sıradanlaştırılmaya çalışılan avukatlık pratiğinin aksine ÇHD’nin yarattığı, hak ve özgürlüklerin ve sınıfın yanında duran bir avukatlık pratiğinin ortaya konduğu ortadadır. ÇHD’nin kapılarının teknisyenleşen ve piyasalaşan avukatlık tarzını reddeden, işçi ve emekçilerin mücadelesinin bir parçası olmak isteyen avukat ve hukukçulara açık olduğu tekrar ilan edilmiştir.

 

  • İktidar bloğu Kürt halkına yönelik ağır şiddet ve saldırılarını her geçen gün derinleştirerek sürdürmektedir. ÇHD tüzüğünde de tanımladığı üzere; ulusların kendi kaderlerini tayin hakkına inanır. Bu ilke doğrultusunda Kürt halkı ile her alanda, her düzeyde dayanışmayı önümüzdeki dönemde de temel görevleri arasında ön plana alır. Ülkemizde olduğu gibi sınır ötesinde de Kürt halkına karşı girişilen işgal ve imhaya dönük kirli savaşa karşı duruşunu sürdürmeye devam edecektir. Kürt halkının siyasi temsilcilerinin tutsak alınmasını ve seçilmiş yerel yönetimlere kayyum atanma tehdidi ve teşebbüslerini siyasi kıyım olarak nitelemektedir. Kürt siyasetçilerine yöneltilen ve Türkiye yargı tarihinin en büyük kumpas davalarından biri olan, Kobane Kumpas Davası olarak bilinen davada karar çıkmış ve dönemin HDP eş genel başkanları da dâhil olmak üzere Kürt siyasetçilere 300 yıldan fazla hapis cezası verilmiştir. ÇHD olarak bu davayı siyasi bir soykırım operasyonu olarak kabul ediyoruz ve teşhir etmeyi görevimiz biliyoruz. ÇHD Türkiye’nin, bütün gerici-faşist bölge ülkelerinin ve sınır ötesi emperyalist güçlerin Kürt halkının iradesine yönelik her türlü saldırganlığın karşısında durmaya devam edecektir.

 

  • Filistin’de 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren artarak süren soykırıma karşı emperyalist odaklar tam bir yok sayma politikasıyla siyonist ve katil İsrail’e açıktan desteklerini sürdürmektedirler. Emperyalist saldırganlık politikaları eliyle bölge yeniden şekillendirilmek istenmekte, bölge halklarına daha fazla kan, açlık, yoksulluk olarak faturası kesilecek savaşlara bayrak açılmak istenmektedir. ÇHD olarak hem uluslararası alanda hem de ulusal temsiliyetlerimizde Filistin halkının kendi kaderini tayin ve direniş hakkını koşulsuz ve amasız olarak savunmayı mücadelemizin önemli bir parçası olarak görüyoruz. Bu yönde yalnız şerh düşer değil, dönüştürücü  bir rolü tüm temsiliyetlerimizde üstlenmeye devam edeceğiz. Ayrıca, siyonizmin ve emperyalizmin Türkiye’deki siyasal iktidar ile ittifak halinde olduğunu teşhir ediyor, ticari ve her türlü siyasi ilişkinin sona erdirilmesi mücadelesinde aktif olarak yer alıyoruz.

 

  • Derneğimiz Genel Kurulu’na uluslararası hukuk kurumlarından gelen dayanışma mesajları gururumuzu okşamanın yanı sıra, bir başka gerçeği açığa çıkarmıştır. Filipinler’den Avrupa’nın kent merkezlerine, Latin Amerika’dan Uzak Asya’ya, Güney Afrika’dan Filistin Kurtuluş Örgütüne kadar dünyanın dört bir yanında avukatlar ve dayanışmamız vardır, kabul ve teveccüh görmektedir. Genel Başkanımız Selçuk Kozağaçlı’nın dünyanın her köşesinden mücadele edenlerin dayanışmasında var olduğunu görmek coşkumuzu ve azmimizi arttırmıştır. Sömürünün, baskının olduğu yerde direnenler olduğu ölçüde, mesleğini direnenlere hasretmiş avukatların olması şaşırtıcı da değildir. ÇHD, bu ilkelerle savunmanlık görevini sürdüren, bu nedenle baskıya ve zulme uğrayan tüm dünya avukatları ile dayanışmayı bir görev olarak kabul etmiştir. Bu görevin gereklerini bundan sonra da yerine getirecektir. Bu kapsamda bugüne kadar yürütülen faaliyetlerin geliştirilerek sürdürülmesi ile birlikte 14 Haziran Uluslararası Adil Yargılanma Hakkı Günü’nün dünya genelinde ve özelde Türkiye’de etkili bir şekilde gündem olması ve örgütlenmesi Genel Kurulumuz tarafından ÇHD’nin temel görevleri arasında kabul edilmiştir. Ezilenlerin ve direnenlerin avukatlığını sürdürmekte inat eden tüm meslektaşlarımızla enternasyonal dayanışmamızı büyütmek Genel Kurulun ortak iradesidir.

 

  • ÇHD, kadın ve LGBTI+ mücadelesini desteklemek ve bu mücadelenin temel talep ve ilkelerini örgüt içerisinde içselleştirmek ve uygulamak noktasında uzun yıllardır sistematik ve tutarlı bir çaba içerisindedir. Bu bağlamda Genel Kurul’da üzerinde ortaklaştığımız en temel husus Derneğimizin üzerine eğildiği hemen her politik gündemin kadın ve LGBTI+’ler üzerindeki özgün yansımalarını gören, gözeten, anlamaya çalışan bir politik refleksin Derneğimiz içerisinde içselleştirilmesidir. Geride bıraktığımız 2 yıllık süreç içerisinde ÇHD, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesi noktasında gerek temsiliyet bağlamında gerekse disiplin süreçlerinin işletilmesinde esas alınacak ilkeler bağlamında eksikleri olmakla birlikte önemli bir yol kat etmiştir. Genel Kurul iradesi ile öncelikle bu alanda fiili ve meşru şekilde elde edilen kazanımların kurumsallaşmasına karar verilmiştir.  Bir önceki genel kurulumuzda kabul ettiğimiz tutum belgemizin derneğimiz içerisinde tüm üyelerimiz tarafından içselleştirilmesi gerekliliği vurgulanmıştır.

 

  • Hapishaneler dün olduğu gibi, bugün de ÇHD’nin temel mücadele gündemlerinden biri olmak zorundadır. Apaçık ortada olan bugünün hukuksuzluk ortamında hapishaneler siyasi tutsaklarla doldurulmuştur.  Hapishanelerdeki ihlallerin vardığı boyutlar, yaşam hakkı, sağlık hakkı, umut etme hakkı ve diğer temel haklar açısından endişe verici boyutlardadır. Siyasi iktidarın son 3 yılda hapishanelerdeki tecriti, Y, S ve YGC tipi hapishanelerle birlikte, İmralı Ada Hapishanesi’nde yılları aşan tecritle birlikte boyutlandırarak arttırdığı ortadadır. Siyasi iktidarın tecrit politikalarının yanında, sayısı 2000’e ulaşan hasta tutsaklar ATK ile iktidarın hapishaneleri mezara çevirme politikasının simgesi olmuştur. Siyasi tutsaklarca, en temel hakların korunması/kazanılması için açlık grevlerinden ölüm oruçlarına kadar varan eylemlerin yapıldığı ülkemizde, ÇHD her zaman siyasi tutsakların hak savunuculuğunu yapmaya ve yanlarında olmaya devam edecektir. Sınıfsız, sömürüsüz, özgür ve adil bir dünya istediği için hapishanede tutsak edilen tüm siyasi tutsaklar ÇHD’nin müvekkili, dostu, yoldaşıdır.

 

  • Bugün ÇHD’lilerin omuzlarında  geçmişten geleceğe ÇHD’nin inşa ettiği geleneği devam ettirme ve geleceğe aktarma yükü bulunmaktadır. İşte bunun için ÇHD genç ve stajyer avukatların örgütlenmesini önceliği yapmalı; bugün yasalaşan ve Eylül ayında ilk sınavı yapılacak olan “Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı”nı gündemine alarak bu alanda çalışmalar yapmalı, baroların stajyer avukat ve genç avukatlara ilişkin kurul ve merkezlerinde yer almalı, örgütlenme perspektifine hizmet edecek şekilde eğitim örgütlemeye devam etmeli, sosyal medyayı güncel ihtiyaçlara uygun şekilde kullanmalı, tanıştığı her yeni hukuk fakültesi öğrencisine ve stajyere örgütlenme perspektifiyle yaklaşmalıdır.

 

  • Doğa ve çevre katliamları kapitalizmin herhangi bir ilke tanımaksızın vahşi saldırılarıyla devam etmektedir. En son Erzincan İliç’te hem doğal çevrenin hem işçi hayatının ne şekilde pervasızca yok sayıldığına şahit olduk. Aynı zamanda yaşam alanlarımızı paylaştığımız, gündelik hayatımızın bir parçası olan hayvanların yaşam haklarının dahi toplu katliam yahut topyekün kapatma çığırtkanlıkları ile hedef haline getirildiği bir siyasal şiddet gündemi kendini dayatıyor. Bizler, hayvanların yaşam haklarını da insanlar ile birlikte yaşama haklarını da içermeyen herhangi bir tartışmayı kabul etmiyor, aksi yöndeki iradenin sorun tespitlerini de çözüm önerilerini de reddediyoruz. Kapitalist saldırganlığa, çevre katliamlarına ve müşterek şekilde yaşam alanlarımızı paylaştığımız insan-dışı canlı türlerine yönelmiş saldırılara karşı hem fiili meşru mücadelenin avukatlığını üstlenmek, hem de bu alandaki hak ihlallerine karşı kanuni düzenlemelerin mücadelesini vermek öncelikli mücadele alanlarımızdandır. Hem doğa düşmanı kapitalist yahut insan-merkezci saldırganlığa karşı mücadeleyi büyütmek hem de kendi iç eğitimlerimizle bu alandaki bilincimizi arttırmak önümüzdeki dönemde geliştirmemiz gereken gündemlerimizdendir.

 

  • Türkiye, adil yargılanma hakkı için can verilen bir coğrafyadır. Ebru Timtik şahsında adil yargılanma hakkının tesisi için mücadele eden ve bu mücadelede yaşamını yitiren tüm dostlarımızı saygıyla selamlıyoruz. Adil yargılanma hakkının ihlallerinin Türkiye’de ulaştığı boyut, bugün KHK ihraçları ile sivil ölüme terk edip artık geçimini sağlayamadığı için intihar eden emekçilerden, on yıllardır tutuklu yargılanarak tutsak edilen yoksullardan, üretilmiş deliller ve itirafçı beyanlarıyla tutsak edilen devrimcilerden rahatlıkla anlaşılabilir. Çağdaş Hukukçular Derneği önümüzdeki dönemde adil yargılanma hakkı için mücadeleyi büyütmeyi temel görevleri arasında kabul etmektedir. Bu bağlamda raporlama çalışmalar yapılması, barolar başta olmak üzere hukuk örgütleri ile ortak mücadelenin geliştirilmesi, duyarlılığın artırılması için görüşmeler yürütülmesi ve bu amaçlarla eğitim çalışmaları düzenlenmesi önümüzdeki dönemin belirlenmiş hedefleri arasındadır.

 

  • 6 Şubat depremi bir trajedi ve bir katliam olarak ülke tarihine geçerken ilk gününden beri Çağdaş Hukukçular Derneği pratiğiyle de kriz örgütü olduğunu bir kez daha göstermiştir. Depremin ilk anından itibaren katliamın yaşandığı şehirlere giden, delil toplayan, arama kurtarmaya katılan, işkence ile mücadele eden derneğimiz daha sonraki süreçte de dava takipleriyle özgün pratiğini devam ettirmiştir. Deprem şehirlerindeki yapıların denetimsiz ve usulsüzlükleri derneğimiz tarafından tespit edilmiş ve raporlanmıştır. Derneğimiz dayanışma merkezlerinde aktif şekilde rol almış, dayanışma komünlerine hem hukuki hem de fiili destek vermiştir. Ayrımcılık ve göçmen düşmanlığına dair hem tespitler yapmış, hem de suç duyurularıyla bu alana aktif mücadele etmiştir. Kadınlar ve çocuklar depremden de en çok etkilenen gruplar olarak hem devlet hem de kişilerce hak ihlallerine maruz kalırken yanlarında ÇHD’yi bulmuştur. Ne var ki geldiğimiz noktada deprem geçmiş bir gündem değil, halen aktif ve yakıcı sorunların odağıdır. Sağlıksız çevre, besine ve yaşamsal ihtiyaçlara ulaşamamak deprem bölgesinde hala bir sorun olarak tespit edilmiştir. Depremden kurtulan kişilerin konutlarına el konulmakta ve depremzedeler şehir merkezlerinden tecrit edilmeye çalışılmaktadır. Bu noktada ÇHD yine yüzünü deprem bölgesine çevirerek bölgeye gitmeli ve güncel sorunlara aktif müdahalenin yol ve yöntemlerini bulmalıdır.

 

  • Göç olgusu insanlık tarihiyle yaşıt bir vakıadır. Çağlar boyunca temelde ezenler ve ezilenler olarak iki kampa ayrışan insan toplumları, göç realitesi ile yoğrulmuştur ve yoğrulmaya devam etmektedir. Göç olgusunun tüm bu tarihsel mahiyeti karşısında esas ve mutlak belirleyici olan sınıflar mücadelesi, göç olgusunu bir insanlık dramı yahut kirli pazarlıkların birer çirkin argümanı olmaktan çıkartacak ve kelimenin tam anlamıyla insanca bir yaşamı kuracak şeyin sınıflı toplumların aşılması olduğu bilinciyle yürütülecek mücadeledir. Siyasal iktidarlar eliyle tırmandırılan yabancı düşmanlığı ve ırkçılık kampanyalarını boşa çıkartan kardeşliğe ve dayanışmaya çağıran bir toplumsal muhalefete ses olmak özgürlük için atılması gereken hayati öneme sahip bir adımdır. Genel Kurul kapsamında bugüne kadar bu önemli gündeme ilişkin gerekenlerin yerine getirilmesi noktasında çok eksik kalındığı tespit edilmiş olup alana özgü çalışmaların raporlama ve iç eğitim boyutlarını da kapsayan ama temelde savunmanlığa odaklanan bir şekilde geliştirilmesine karar verilmiştir.

 

  • ÇHD, kurulduğu günden beri avukatlığı dört duvar arasından çok daha öteye taşıyan, sokağın avukatlığını sokakta; mücadelenin ortasında yapan bir dernektir. Üstelik bizim farkında olduğumuz bu gerçeği; bizi ezen, sömüren, yok etmek isteyen bu düzenin sokakta yıkılacağı gerçeğini en az bizim kadar bu düzenin sürdürücüleri de biliyor. Bu nedenle sokağa da onun avukatlarına da baskılar ve saldırılar her dönem çeşitlense de hiçbir zaman bitmiyor. Sokağın mücadelesine hukuki destek veren ve hukuk mücadelesini sokağa taşıran bizlerden, nefret ediyorlar. Bizim bildiğimiz tek avukatlığın, avukatlık olmadığını söylüyorlar, mahkemelerde sözümüzü, adliye koridorlarında önümüzü, karakollarda yolumuzu kesmek; bize bu avukatlığı yaptırmamak istiyorlar. Çünkü biz katledilen, emeği sömürülen işçilerin yanında yalnızca 3-5 patronla değil, işçi mücadelesinin içinde sermayeyle, kapitalizmle savaşıyoruz. Ve biz biliyoruz ki bizim savaşımız mahkemelere, tutanaklara, dilekçelere sığmaz. Bu nedenle yüzümüzü siyasi iktidarın yargısına değil, sokağın yüzüne; kulağımızı siyasi iktidarın yasalarına değil sokağın sesine dönüyoruz. Cübbelerimizle de önlüklerimizle de yanında ve içinde olduğumuz yer işte tam burasıdır. 50 yıldır olduğu gibi, daha da güçlenerek damarlarımızda sokak mücadelesinin kanıyla mücadeleye devam ediyoruz!

Gücümüzün, zorlukların ve dönemin koşullarının elbette farkındayız. Ancak ÇHD 50 yıllık tarihinde sınırlarını aşmayı ve halkların, yoksulların, ezilenlerin mücadelesine yeni mevziler kazanmayı bilmiş direngen bir hukuk örgütüdür. İşte bu bilinçle tarihimizden ve geleneğimizden güç alarak 50. Yılımızda mücadele bayrağınızı yükseltme devam etme kararlılığındayız. Tüm baskılar, gözaltılar, tutuklamalar ve kapatılmalar derneğimizin mücadelesini kıramadığı gibi, yeni komplo ve operasyonlar da aynı akıbetle karşılaşacak ve muktedirler yenilecektir. Bir kez daha ve daha gür bir sesle diyoruz ki:

VARDIK VARIZ VAR OLACAĞIZ!

ÇHD SUSMADI SUSMAYACAK!