AMASRA MADEN KATLİAMI DAVASI 3. DURUŞMA DEĞERLENDİRMESİ

                                                                                                                                  29.07.2023

Amasra Maden Katliamı dosyasının üçüncü duruşması 24 – 25 Temmuz 2023 tarihlerinde gerçekleşmiş olup katliamda yaşamını yitiren işçilerin aileleri ile yaralı olarak kurtulan işçilerin ifadeleri ve davaya katılma talepleri alınmıştır. Aileler katliamda yitirdikleri yakınlarının kendilerine aktardıkları şikayetleri bir kez de mahkeme huzurunda dile getirmiştir. Katliamda vefat eden işçilerin son zamanlarda baş ağrısı, göz kızarıklığı ve halsizlik şikayetleri olduğunu; izin kullanmak isteyen ya da ocaktaki çalışma koşullarının düzeltilmesini talep eden işçilerin çalıştıkları yerlerin değiştirildiğini; yönetime yakın olan işçilerin yeraltı kadrosunda gösterilerek hak etmedikleri ücretlerle yerüstünde çalıştırıldıklarını; denetimlerin ve tatbikatların önceden haber verilerek gerçekleştirildiğini ve tüm bunların yerleşik uygulama hâline geldiğini dile getirmişlerdir.

Patlamadan yaralı kurtulan işçiler ise hem madenin işletilme biçiminin orayı nasıl bir ölüm kapanı hâline getirdiğini hem de kendilerinin patlamadan nasıl kurtulduklarını anlatmışlardır. Daha fazla kömür çıkarmak için işletme projesine aykırı şekilde daha derin kotlardan kömür çıkartıldığı, hâlihazırdaki havalandırmanın yetersiz olduğu bilinmesine rağmen havalandırma sistemi iyileştirilmeksizin ocak açıklığının daha fazla genişletildiği, iş güvenliği ve maske eğitimlerinin göstermelik verildiği, öyle ki okuma – yazma dahi bilmeyen işçilerin yazılı sınava sokularak tam puan aldığı mağdur işçiler tarafından dile getirilmiş, dahası dosya içerisindeki kayıtlardan da gözler önüne serilmiştir.

Bunların yanında, sanıkların bir kısmı ATİM’deki görevlerinden alındıklarını ve Türkiye Taşkömürü Kurumu’na bağlı başka müesseselere atandıklarını ifade ederek delil karartma ihtimallerinin kalmadığından bahisle tahliye talebinde bulunmuşlardır. Bir kısmı olası kast ile insan öldürmek suçundan bir kısmı ise bilinçli taksir ile insan öldürmek suçundan yargılanan kamu görevlisi sanıkların açığa alınmalarının delil karartma şüphelerini ortadan kaldırmadığı açıktır. Nitekim daha önceki duruşmalarda sanıkların tutuklanana kadar dosya delillerinin bir kısmını kararttıkları, bilirkişi raporlarına esas beyanlarını yönlendirici ve hatalı şekilde verdikleri ve yine işletme teşkilat şemasının tepesinde bulunmaları ve bir bağımlılık zinciri yaratmaları sebepleriyle tanık beyanlarını etkileme ihtimalleri kuvvetle devam etmektedir. Ayrıca kurum nezdinde yürütülen disiplin soruşturmalarının da ivedilikle sonlandırılarak sanıkların bu zamana dek ortaya konulan ve sorumluluklarına işaret edilen deliller sebebiyle memuriyetten çıkartılmaları gerekmektedir. Hala memuriyete devam ediyor olan ve hiçbir riskli duruma karşı herhangi bir önlem almayan, daha fazla kömür satışı için yapılan üretim zorlaması ile yaşanacak ölümlere kayıtsız kaldıkları aşikâr olan sanıkları başka bir maden ocağından görevlendirmek, olası yeni katliamlara zemin hazırlamak anlamına gelmektedir. Bu duruşma boyunca katledilen madencilerin yakınları ve yaralanan madenciler sürekli şekilde sanıkların açıkta bulundukları süre boyunca kesintiye uğrasa da maaş almaya devam ettiklerinden yakınarak tepki göstermişlerdir.

Bu celse yaşanan önemli bir diğer olay da; izleyici kısmında oturan müşteki ailelerin, duruşma sırasında sanıklara ve müdafilerine tepki göstermeleri nedeniyle duruşma salonundan çıkarılmış olmalarıdır. Çağdaş Hukukçular Derneği’nin sanıkların ve müdafilerin savunma hakları ile adil yargılanma ilkelerinin temini konusundaki pratiği ve tavrı kamuoyunun bilgisi dahilindedir. Ne var ki sanık ve müdafilerin beyanlarında aileleri provoke edici, dosya kapsamını aşan ve dosya kapsamıyla hiçbir alakası olmayan isim ve olaylara atıf yapılarak saldırgan bir tutum sergilediklerini not düşmemiz gerekir. 9 aydır evlatlarının, kardeşlerinin, eşlerinin ve babalarının acısını çeken madenci ailelerinin; bir de katliamın nasıl gerçekleştiğine dair yaralı işçilerin beyanları alınmışken sanık ve müdafileri tarafından gelen saldırgan üsluba karşı tepki göstermeleri son derece doğaldır. Şikayetlerini sunan ve katılma talepleri kabul edilen ailelerin duruşma salonundan çıkarılması, yargılamanın bir tarafı olmaksızın davanın sürdürülmesi anlamına gelmektedir. Katılan tarafı müvekkillerimizin duruşmada olmadıkları durumda biz katılan vekillerinin de duruşma salonunda olmasının bir anlamı olmayacağından madenci aileleriyle birlikte bir ihtar ve protesto niteliği ile duruşma salonunu terk ettik. Mahkeme tarafından böyle bir tutumun bundan sonraki celselerde gösterilmemesi ve taraf teşkilinin sağlanması önünde bir engel çıkarılmamasını, katılan ailelerin duruşma salonunda olmaları gereken yerlerinde bulunmalarını yargılamanın bundan sonraki gidişatı açısından da önemli görmekteyiz. 43 madencinin ölümüne yol açan üretim düzeninin faillerinin karşılaştıkları tepkiler adil yargılanmanın önünde engel olmayıp yargılamanın toplumsal yönünü göstermektedir. Aileleri yalnız bırakmayacağımız gibi, ailelersiz yargılama pratiğine de müsaade etmeyeceğiz. Dileğimiz duruşma salonu olarak oldukça elverişsiz koşullarda süren yargılamanın, tarafların tam katılımıyla sürdürülmesinin ve adalete erişim hakkının tam olarak sağlanmasıdır.

16-17-18 Ekim tarihlerinde devam edecek olan duruşmada müvekkillerimizle birlikte hazır olacağımızı belirterek duyarlı kamuoyunu da madenci ailelerinin yanında olmaya davet ediyoruz.

43 işçinin ölümünde ve onlarca işçinin yaralanmasında sorumluluğu tespit edilen tüm sanık ve şüpheliler yargı önünde hesap verene dek mücadelemizi sürdüreceğiz.

KAZA DEĞİL KATLİAM, AMASRA İÇİN ADALET!

 

ÇAĞDAŞ HUKUKÇULAR DERNEĞİ